Yola çıktığımız ilk günden bu yana tek amacımız, projelerimizden faydalanan yerli ve yabancı tüm dostlarımızdan “ Allah razı olsun, hiç pişman olmadık” cümlesini duymak oldu.
Hz. Muhammed ( S.A.V. ) ’in Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesine mensubiyeti malumunuz. Haşimoğullarının bir diğer ifadeyle Haşimilerin soyu Hz.Muhammed ( S.A.V. ) ’in büyük-büyükbabası Haşim bin Abdilmenaf’a dayanır ve tarih boyunca Ben-i Haşim de denen bu soydan gelenlere Haşim’in neslinden anlamına gelen Haşimi ismi verilmiştir.
Peki Haşim Kimdir ? Asıl ismi, yönetici/hükümdar anlamına gelen Amr'dır, Kabe-i Muazzaya gelen hacılara hazırladığı ufalanmış ekmek ve et suyundan oluşan tirit benzeri bir yiyeceği ikram ettiği için, "toz haline getiren, ufalayan" anlamına gelen "Hâşim" lâkabı verilmiştir. Haşim, Kureyşlilerin Şam’da ticaret yapmaları için Bizans İmparatoru ve Habeş Sultanı ile anlaşmış ticaretin gelişmesi için yoğun çaba harcamıştır. Gazze’de vefat etmiştir. Abdülmuttalib ve Esed adlarında iki oğlu olmuştur. Esed’ in Huney isminde bir oğlu olsa da nesli devam etmemiştir. Abdülmuttalib’ in ise on oğlu ve beş kızı dünyaya gelmiştir. İşte Peygamber efendimizin babası Abdullah, Abdülmuttalib’ in on oğlundan birisidir.
Kureyş kabilesi İslamiyet öncesi dönemde Mekke’de düzeni tesis etmiş ve kendi içerisinde görev dağılımı yaparak Mekke’deki hizmetlerin ifasından farklı kolları sorumlu kılmıştır. Bu görev dağılımında Sikâye ve İmâre yani Hacıların su ihtiyacının giderilmesi ve Kâbe-i Muazzama adabının muhafazası Haşimilere verilmiştir.
Hazret-i Ali’nin halifeliğinden sonra hilafet, Muaviye’ nin halife olmasıyla Emevilere geçmiş ve 750 senesine kadar devam etmiştir. Bu tarihten sonra, Peygamberimizin amcası olan Hazret-i Abbas’ın soyundan gelen Haşimiler halife olmuşlar ve “Abbasiler” adı ile şöhret bulmuşlardır. İlk Abbasi halifesi Ebü’l-Abbas Abdullah’tır. Ehl-i Beytin silsilesinden olan , Hz.Muhammed ( S.A.V. )’ in torunu Hz. Hüseyin'in soyundan olanlar ’’Seyyid’’ olarak adlandırılmaktadır.
Seyyid Bilal Hazretleri de aynı soydandır.1154 yılında ailesiyle birlikte Bağdat'tan Anadolu’ya göç etmiştir. Otuz birinci halife Muktafi döneminde Bağdat’da meydana gelen iç karışıklıkları Bağdat’ın gelecekte büyük bir yıkım geçireceğinin işareti kabul eden Seyyid Bilal Hazretleri( nitekim Hülagu’nun 1258 yılında Bağdat’ta taş üstünde taş bırakmadığı düşünülürse bu göç kararının ne kadar isabetli olduğu anlaşılır) Anadolu ya doğru ilerlerken Dargeçit ve Gercüş bölgelerine de hakim olan Beyliğin topraklarında mola verir. O sırada Arbaye Miri maiyetiyle birlikte av yapmaktadır. Girebeş denilen mevkide Seyyid Bilal’i namaz kılarken görür. Tazıdan kaçan bir ceylan Seyyid'in ardına sığınmıştır. Tazı da önlerinde oturur vaziyette beklemeye başlamıştır. Mir gördüğü tablodan çok etkilenir ve Seyyid Bilal’in ermiş bir kişi olduğuna inanarak kendisiyle sohbet edip kim olduğunu, niçin topraklarına geldiğini öğrenir. Sohbet sonrasında el işaretiyle görünen tepeciklerden farazi bir sınır çizerek uçsuz bucaksız toprakları kendisine bağışlar. Burada kurulacak köyden vergi alınmayacak manasında ''Becirman'' adı kararlaştırılır. Bunları yeterli görmeyen Emir daha sonra biricik kız kardeşi Fatima hanımla Seyyid Bilal’i kendi ellerliyle evlendirir. Bu evlilikten doğan, Murat, İsmail, Haşim, Mirza, Nasır Ali ve Kılıç adındaki evlatlarından çoğalan kişiler büyük bir aile oluşturlar.
Peygamberimizin soyu, kızı Fatıma’nın iki oğlu Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin’in çocuklarıyla bugüne kadar devam edegelmiştir. Peygamberimizi ve akrabasını sevmek, İslam dininde ibadet sayıldığı için, Müslümanlar Seyyidlere daima hürmet ve saygı göstermişlerdir. Özellikle Osmanlılar zamanında Peygamberimizin soyunu devam ettiren ve O’nun torunları olan Seyyidleri tanımak ve onlara gerekli hürmeti göstermek için görevliler tarafından ayrı nüfus kütükleri düzenlenmiş ve bunlara mahsus mahkemeler kurulmuştur. Osmanlı Devlet teşkilatında Seyyidlerin doğum ve ölüm kayıtlarını tutan ve bu işleri ile ilgilenen kişilere ''Nakib-ül Eşraf'', bu işi yapan müesseselere de 'Nakib-ül Eşraflık '' deniliyordu.
Seyyid Bilal Hazretlerinin sözü edilen memurlar tarafından tutulan soyağacı ve eklerini oluşturan geniş doküman, Osmanlı arşivlerinde yer almaktadır. Seyyid Bilal Hazretleri, Becirman köyüne gelişinden bu yana sulhçu faaliyetleriyle yöredeki beylikler arasında huzur, güven ve adalet timsali olarak nam salmıştır.
Osmanlı döneminde Hasankeyf sancağına bağlı bir yerleşim bölgesi olan Becirman Cumhuriyet tarihi ile birlikte ilçe statüsüne geçen Gercüş’e bağlandı ve adı Vergili Köyü olarak değiştirildi. 2014 Mayıs ayında ise köy gerçek ismine kavuştu. Dönemin Maliye Bakanı ve Gercüşlü hemşehrimiz Mehmet Şimşek köyün isminin yeniden Becirman olduğunu gösteren tabelayı bizzat astı.
Becirman köyünde bulunan Seyyid Bilal Hazretlerinin Tarihi Türbesi çeşitli dönemlerde restore edilerek günümüze kadar gelmiştir. Türbedeki Kitabede Seyyid Bilal’in doğumu 1132 Vefatı 1212 olarak yazılmış bulunmaktadır.
Bugün Becirman da yaşayanların yanı sıra köyden göç eden Seyyidler de bulunmaktadır. Bu göçlerden biri 18.yüzyıl sonlarında ailemizin Siirt ve çevresine gerçekleştirdiği göçtür. Her hangi bir aşirete mensup olmayan Seyyid aileleri yaşadıkları muhitlerde insanlar arasında arabuluculuk yapmayı tabii bir görev saymış ve İslam’ı öğrenip öğretip yaşamak ve yaşatmayı seçip bu yönde hareket etmişler, kendilerini toplum içinde sürekli temiz olarak kalmak ve günahlardan uzak durmak zorunda hissetmişlerdir.
İsmini büyük dedesi Seyyid Bilal’den alan şirket kurucumuzun söylediği gibi ;
“Ne yapıyorsanız önce Allah Rızası için yapacaksınız ve faydalı olacaksınız !”
Elli yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında yaptığımız her işi önce Allah rızası için yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.
Selametle …